Hepimizin hayatı bir hikayeden ibaret. Doğuyoruz, büyüyoruz, gelişiyoruz ve bir son ile hayata veda ediyoruz. Resmin bütününe baktığımızda tek bir hayat, yaşam hikayesi, bu sürecin her bir evresinde ise yüzlerce hikaye yaşıyor ve anlatıyoruz. Arkadaşlarımıza, dostlarımıza, ailemize, yeni tanıştıklarımıza hikayelerimizden bölümler anlatıyoruz. Peki Aspendos Academy -nin hikayesini bilmek ister misin?
Bazen kendimiz bile unuturuz, sıfırdan başlamalarımızın sayını…
Ben de Simurg kuşu misali her seferinde küllerinden doğanlardanım.Uzun yıllar bunun için Tanrıya ve ya Evrene şükür mü etsem ,isyan mı etsem düşüncesi arasında bocaladım, kaldım. Ta ki,geçen yıllarda hayatımın en büyük travmasını yaşayana kadar. Her şeye rağmen iyi ki bunlar yaşandı, Hayatımdaki gereksiz fazlalıklardan arindim . Fazlalıklar ne mi?- Her kese iyi niyeti,hoş görüyü, maddi ve manevi enerjiyi gereksizce ve bonkörlükle tanıdığımız her insana,ama her insana harcamak. Gereksiz derecede fedakarlık yapmak!
Ben değerlerime sahip çıkmamışım.Hayrat bulağı gibi her kese zamanımı,enerjimi harcamıştım. Ve artık kendime bile nefesim yetmiyordu.
Gözümü bu kötü rüyadan açdığımda – hayatın rüzgarı beni Aspendos kalesinin ta içine atmıştı. Etraf portakal ve limon bahçeleri,dağlar,irmaklar,ormanlar,mütevazi bir köy burası.
Kendimi burda doğurdum. Aspendos Academy-de!
Hikaye şöyle başladı.Köyün yakınındaki mucizevi bir tiyatroya gittim. (M.ö 10.yüz yılda Akalar tarafından kurulmuş bir köy)
Milattan sonra 2 yüz yılda Romalılar tarafından inşaa edilen bir tiyatro. En küçük bir sesi dahi en üst kısmına iletebilme özelliği ile hayranlık uyandıran Aspendos tyatrosunu adım-adım gezdim.Kendimle baş-başa kaldım.Gözlerimi kapattım, meditasyon yaptım.Kendime bile ulaştırmadığım sessiz çığlıklarımı orda duydum. Sahneye baktım uzun -uzun.Kim bilir kaç güzel opera dinlemişti bu taşlar,kaç aşk şiirile kendinden geçmişti.Kaç kahramanın yenilgisini,kaçının zaferini kutlamıştı? Kaç zeytin dalı uzatılmıştı? Kaç ustanın alın teriyle yoğrulmuştu bu heykeller?
O gün kendime söz verdim. Bu Antik Roma anıtı bana savaşçı olduğumu hatırlattı. Ne olursa olsun pes etmeyecektim.Bu sefer daha temkinli ,daha ağır adımlarla, daha heyecanla geriye döndüm.
Bu büyülü yerin adının tercümesini,anlamını araştırdım internetten,yerli halktan- “elinde olana değer veren “,gerekmediği takdirde, “hediye etmeyi sevmeyen” Kendini heba etmeyen anlamına gelmekteydi. Tam da bu -istediğim şey! Aspendos kutsal yer o yüzden benim için! Fedakarlık güzel şey-kadarında,ölçüsünde.Fazlası kendi kul hakkına girmendir.
Bundan sonra kendimizi heba etmiyoruz.
Layık olduğumuz hayatı,başarıyı,ilişkiyi yaşıyoruz!
Kendimizi geliştiriyoruz,hayallerimizin peşinden koşuyoruz
Eğitim mi almak istiyorsun? Dansetmek mi istyorsun? Seyahat mı etmek istiyorsun? Yalnız mı kalmak istiyorsun? Arkadaşlarınla coşmak mı istiyorsun? Sevgililer köprüsünde öpüşmek mi istiyorsun? Yaşadığın şehri, çalıştığın işi mi değiştirmek istiyorsun? Ölmeden önce yap bunu! Aspendos Academy tek eğitim konusunda danışmanlık hizmeti sunmakla kalmadı, her katılımcıya özel gelisim programı tasarladı.Mottomuz:”Kendine güven,kendine inan! Dünya sana karşı geldiginde bile,korkma! Uçurtmalar rüzgara karşı koydukları için yükselirler,bunu unutma!”
Sevgi ve saygılarımla:
Ayten Hüseynova